Özlüyorum.
Sevmeyi, sevilmeyi.
Dokunmayı, öpmeyi, sarılmayı.
Sarılmanın insana neden iyi geldiğini biliyor musun?
Hayatta bazen kelimelerin yetersiz kaldığı anlar olur. İşte tam da o zamanlarda, bir sarılma her şeyi anlatabilir. Sarılmak, yalnızca fiziksel bir eylem değil, aynı zamanda ruhun derinliklerine dokunan bir şifa kaynağıdır. Peki, bir sarılma neden bu kadar güçlüdür ve insanın bedenine, ruhuna nasıl iyi gelir?
Sarılma anında vücutta birçok biyokimyasal değişim meydana gelir. Dokunma hissi, beynin hipotalamus bölgesini uyararak oksitosin salgılanmasını artırır. Oksitosin, “sevgi hormonu” olarak bilinir ve bağlanma, güven, huzur gibi duyguların gelişmesini destekler. Aynı zamanda serotonin ve dopamin seviyelerini artırarak mutluluk hissi yaratır.Bunun yanında, sarılmanın kortizol seviyesini (stres hormonu) düşürdüğü bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır. Günlük yaşamın getirdiği kaygılar, baskılar ve stres, bir sarılma ile hafifleyebilir. Kalp atışları yavaşlar, tansiyon dengelenir ve kişi kendini daha güvende hisseder.
Sarılmak bir ihtiyaçtır. İnsan doğası gereği sosyal bir varlıktır ve fiziksel temas, duygusal ihtiyaçlarımızı karşılamada kritik bir rol oynar. Yapılan araştırmalar, düzenli olarak sarılan bireylerin daha mutlu ve huzurlu olduklarını göstermektedir. Özellikle çocukluk döneminde yeterince sevgi ve fiziksel temas gören bireyler, ilerleyen yaşlarda daha güçlü bağlar kurabilirler.
Sarılmak sadece insanlar için değil, hayvanlar için de büyük bir anlam taşır. Evcil hayvanlarımıza sarıldığımızda onların da rahatladığını hissedebiliriz. Sarılma, sadece iki bedenin temas etmesi değil, kalplerin ve ruhların da birleşmesidir. Sen de kendine sarıl, yalnız değilsin. Bazen ihtiyacımız olan bir sarılmayı başkasından alamayabiliriz. Ancak, insanın kendine sarılması da güçlü bir terapi yöntemi olabilir. Kollarınızı kendinize dolayarak birkaç saniye derin nefes almak bile rahatlatıcı olabilir. Ayrıca, bir battaniyeye sarılmak, sıcak bir içecek içmek veya sevdiğiniz bir eşyaya dokunmak da benzer bir etki yaratabilir.
Sarılmak, en basit ama en etkili şifa kaynaklarından biridir. Sevdiğin insanlara daha sık sarıl, sıcaklığı hisset ve o güven duygusunun tadını çıkar. Bazen kelimeler yetersiz kalır ama bir sarılma her şeyi anlatabilir. Eğer kendini yalnız hissediyorsan, unutma ki sarılmak için bir nedenin her zaman vardır ister bir dostuna, ister bir hayvana, ister kendine.
Bugün birine sarılmaya ne dersin? diye sorsam aileme, anneme, babama kardeşlerime ama en çok da kendime.. Çünkü insana en iyi gelen yine kendisidir. Bu yüzden kendine sarılmak en güçlü terapi yöntemlerinden birisidir.
Şuan da beni kendimden başka kimse anlayamaz. Anlamasını çok isterdim.
Sevmenin ve sevilmenin ne olduğunu çok iyi biliyorum. Aile, anne , baba, kardeş, arkadaş değil.
Sevgiliyi sevmekten bahsediyorum. Geçmişe dönüp baktığımda hayal edemeyeceğim şeyler yaşadım. Çok güzel sevildim sevdim. Ama hepsi yarım kaldı. Ben yarım kalmaktan koktuğum için tekrar adım atamıyorum. Eksik kalmak çok korkutuyor. Tamamlanmamış hissettirmek nefes almamı engelliyor. Şimdi huzurla mutlulukla bakıyorum gökyüzüne hayata. Aşkla bakıyorum içimdeki tutkuyu sevgiyi paylaşmak istiyorum sadece. Heyecanım bu yüzdendi.
Saf ve temiz sevmek. Ben seni çok güzel severim, severim ama yarım kalırsam paramparça olurum. Çünkü yaşadım biliyorum nasıl olduğunu. Soruyorum sana, İnsan yeniden bile bile ateşe atar mı kendini? Belirsizlik içinde kalır mı? Atmamalı. Kalmamalı. Sahi sevmek varken sarılmak varken acı çekmek neden. Gözlerinin içine baktığında göz bebeklerinin büyüyüp küçülmesi, parlaması. Nabzını yükselmesi kalbinin yüreğinde atması. Kalbin yürekte atması ne demektir bilir misin?
Ellerini yüzünde gezdirdiğimde, yanağını avcuma koyduğunda oluşan o hafif tebessüm.. Çok güzel değil mi? Öptüğün sarıldığın birisiyle birlikte vakit geçirmek. Bu masum sevgi neden korkutur ki insanı. İnsan başlamaktan korkmamalı.
Gölgesinden bile korkan masum, saf yürekli bir kızın sevgisinden korkmamalı. Çıkarsız, beklentisiz, gösterişsiz bir sevgiyi kabul etmek zor olmamalı.
Belki de en büyük cesaret, yeniden başlamaktır. Sevmenin, sarılmanın, hissetmenin güzelliğini bilip de kaçmak, kalbi yarım bırakmaktır.
Evet, eksik kalmaktan korkuyorum. Ama belki de asıl korkmam gereken, sevgimi taşıyacak kadar cesur olmayan bir kalbin kapısında beklemek. Ben o kapıyı çaldım aslında ve sesimi duyması için bekledim. Yüreğimi açtım, sevgimi sundum. Ama bazı kapılar, ardına kadar açılmak yerine sadece aralık bırakılır içeri girmen için değil, tamamen kapatmaya cesareti olmadığı için.
Ben seni çok güzel severdim. Saf, çıkarsız, içten. Tüm kalbimle, beklentisiz. Sadece var olmanın huzuruyla, yan yana olmanın sıcaklığıyla, gözlerine baktığımda kaybolmanın sevinciyle. Ama bazı sevgiler yalnızca bir yürekte filizlenir ve sessizce büyür.
Bunu da kabul ediyorum. Çünkü sevmenin kendisi zaten bütündür. Ben sevgiyi eksik yaşayacak biri değilim. Farkındayım. Belirsizlik içerisinde kaybolmaya değer birisi hiç değilim.
Sevgiyi taşıyamayacak kadar korkak olan..
Yüreğimi açtım, kapattın.
Hissettim, sustun.
Tüm kalbimle sarıldım, kollarını geri çektin.
O yüzden, artık beklemeyeceğim. Sevgi, beklenmez ki. Sevilmek için yalvarılmaz. Çünkü gerçek sevgi, karşılık için değil, var olduğu için güzeldir. Sevmekten hiç vazgeçmeyeceğim. Sevgimi görebilen bir kalbe hissediyorum dokunacağım.
Bilirim ki, bir gün, sevmenin ağırlığını değil, hafifliğini taşıyabilen biri çıkacak karşıma. İşte o zaman, hiçbir aşk yarım kalmayacak. O zamana kadar, ben sevmeye devam edeceğim ama artık kaybetmekten korkanları değil, kazanmayı bilenleri.
Ve sen, sevgiden kaçan.. Bir gün dönüp baktığında, belki de o boşlukta kaybolan olacaksın. Ebüyük kayıp, seni gerçekten seven birinin sevgisini yitirmektir bunu geç de olsa anlayacaksın.
Artık kaybolan değil, ışık olan olacağım. Sevgimi taşıyamayanların peşinden gitmeyeceğim. Çünkü biliyorum ki, sevgi beklenmez, eylem ister, hak edilir. Ve bir gün, sen dönüp baktığında çoktan gitmiş olacağım..