Yol Nedir? Yolunu Bilmeyen Bir İnsan Nereye Gider?
"Su akar, yolunu bulur." Ne güzel bir söz… Hayatın akışını, doğanın dengesini anlatan bu cümle, bazen en umutsuz anlarımızda bile bize bir umut ışığı gibi gelir. Bazen de öyle anlar olur ki insan kendi yolunu bulamaz. Attığı her adım sanki onu daha da kaybolmuş hissettiren bir boşluğa sürükler. İşte o zaman sorar kendine: Yol nedir? Yolunu bilmeyen bir insan nereye gitmeli?
Yol, Bir Varış Noktası mıdır?
Yol, çoğu zaman bir varış noktasına ulaşmak için yürüdüğümüz, geçtiğimiz, aştığımız bir güzergâh olarak görülür. Ancak gerçekten öyle midir? Yoksa yol dediğimiz şey, bir varış noktasından çok, yolculuğun kendisi midir? İnsan bazen yolculuk boyunca öğrendikleriyle varış noktasını değiştirir. Bazen hedeflediği yer, vardığında ona ait olmadığını hissettiren bir boşluk yaratır. Bazen de hiç gitmeyi düşünmediği bir durak, aslında ona en iyi gelen yerdir.
Ama ya insan kendi yolunu bile bilmiyorsa? Hangi yöne gitmesi gerektiğini göremiyorsa? İşte o zaman yollar bile sessizleşir, pusulalar anlamsızlaşır.
Yolunu Bilmeyen İnsan Nereye Gider?
Yolunu bilmeyen bir insan, bazen yürür ama ilerleyemez. Adımlar atar ama bir yere varamaz. Çünkü asıl mesele, gidilecek yeri seçmek değil, insanın içindeki yönü bulabilmesidir. Bazen yönümüzü kaybederiz. İçimizdeki pusula bozulur. İşte o zaman kendimizi kimsesiz hissederiz. Dünyanın kalabalığında yapayalnız, binlerce yolun ortasında çaresiz…
Belki de kaybolmak, yeni bir yol bulmanın başlangıcıdır. Yolunu bilmeyen biri bazen bilinçli bir tercihle değil, rastlantılarla bir yola girer. Ve belki de en doğru yol, insanın kendiliğinden vardığı, kendini ait hissettiği yerdir.