Tatlıcı bey çocuk gözlerime derin bi bakışla baktı. uzun uzun bakıyorsa derin mi oluyordu? hafif bir gülümsemeyle yana eğildi. elindeki şekerlemeyi yavaşça avucuma bıraktı parmakları benimkine değdiğinde içimde hafif bir ürperti hissettim. elektrik alışverişi? biliyo musun dedi fısıldar gibi bir ses tonuyla o ses ve o bakış.. bazı tatlar vardır. sadece bir an için bile olsa insanın kalbini ısıtır. tıpkı bu limon şekeri gibi. ya da tıpkı senin bana bakışın gibi.
Zaman durmuş gibiydi. Durmasını istedim. etrafımızdaki dünya silikleşmiş sadece onun gözleri ve o anın büyüsü kalmıştı. her şey öylesine sade doğal bi şekilde gelişiyordu ki sanki bu anı hep beklemiş gibiydim. kalbim hızla çarparken tatlı Bi duygunun içimi sardığını hissettim. O an anladım ki tatlıcı bey çocuk sadece şekerlemeleriyle değil, ruhuyla da içimi ısıtıyordu. tadı hala damağımda şekerlemelerin..
Belki de hayal ürünüyüm dedi. gözlerimi hiç bırakmadan. ama her baktığında gülümsetebiliyorsam bu hayalin gerçekliğe ne kadar yakın olduğunu kim bilebilir ki?
Tatlı bir gülüşe kanmalı mıydım, ahhh o gülüş..yoksa kalbimi mi korumalıydım? oan içimdeki duygular birbirine karıştı. onun sıcak bakışlarıyla karşılaştığımda kalbim tüm mantığı bir kenara bırakmak istiyordu. o bakışlarda bir davet bir umut vardı. aynı zamanda belirsizliğin getirdiği bir korku da. uzun mu kısa mı?
Ne yapmalıydım? kalbimi kapatıp bu tatlı anı uzaktan izlemeli mi, yoksa tüm cesaretimi toplayıp o gülüşün peşinden gitmeli miydim? belki de hayat risk almadan yaşanmayan bir hikayeydi.. belki de en büyük pişmanlıklar hiç denemediğimiz şeylerde saklıydı..
Bir an için her şeyi bırakıp sadece o anın büyüsüne kapılmak istedim. çünkü bazen bir gülüş insanın hayatındaki en tatlı hayale dönüşebilirdi. ve belki de o gülüş seni tüm dünyadan daha gerçek hissettirebilirdi...